︎︎︎
(1) hikayeyi erken bitirdiniz, dedim.
devam etseydiniz, sizin de bildiğiniz üzere, ben sabaha kadar yazardım.
(2) belki böylesi daha iyi. sizin oyunbozan kelimelerinizle vaktinden erken biten oyun, daha iyi.
(3) bittiğinden beri düşünüyorum, eğer doğru dürüst düşünürsek aslında konuşmaya hiç de gerek olmayacağını.
(4) ama bir kere karşınıza aldınız ya beni diyorum, işte şimdi de yanınıza gelmiyorum diye bana kızamazsınız.
(5) gözlerimiz yeniden kavuşacak diye ödüm kopuyor, hazırlıklı olmalıyım -
(6) artık bir kum tanesi değil de koskoca bir sahil olmaya.
(7) siz de, diyorum, beni alıp götürecekmişcesine değil, yalnızca gerektiğinde yanağıma dokunan eliniz gibi, sahile ritmik bir şekilde vuran dalgalardan olmalısınız.
(8) gitgellerinizi şimdiden duyabiliyorum. sizin de bildiğiniz üzere, sabaha kadar bu sesi dinleyebilirim.
(9) daha önce de yeniden tanışmayı denemiştik. hem de bir çok kez, diye ekliyorum.
(10) sonuçta burada çocuk oynatmıyoruz. birileri büyümeye çalışıyor. birileri daha.
(11) istiyoruz ki yenidoğanlar kimseye hesap sormadan çıksın kökten göğe. birileri daha geliyor, o işler öyle olmuyor o işler, diyor.
(12) işte o işleri karşımıza aldığımız kadar diyorum, asıl biz kendimiz alçalıyoruz.
(13) bu sebepten ötürü biraz yana kaymak, siz de göreceksiniz ki, korktuğunuz kadar bozmayacak rahatınızı.
(14) kimilerine göre hatta zaten bir gün hepimizi deniz alıp götürecek.
(15) işte bu yüzden diyorum, korkmaya değil, sabretmeye ihtiyacımız var.
(16) Çünkü tüm zihin bizim yaratımımızdı. Ona inanmamız gerektiğini o bize öğretmişti. Neye inanacağımızı ise bizim kendimize öğretmemiz gerekiyordu. Yolculuk çoktan başlamıştı. İşte bu yüzden tam da bugün neye inandığımızın hiçbir önemi yoktu.